Türker, Koza Kütüphane’de yazar Hakan Akdoğan moderatörlüğünde gerçekleşen “Kadın Cinayetleri Çağında Roman: Tanıklığın Etiği” başlıklı etkinlikte okurlarıyla bir araya geldi. Yazar, son romanı “Cennette Gibiyim” üzerinden kadına yönelik şiddeti ve edebiyatın tanıklık etme sorumluluğunu güçlü bir şekilde vurguladı.
"Cennette Gibiyim" Romanı Üzerinden Şiddet ve Hayatta Kalma Utancı
Sibel K. Türker, romanının yazım sürecindeki zorlukları ve eserinde ele aldığı ana temaları paylaştı.
-
Zorlu Metin: Türker, romanının yazdığı en zor metinlerden biri olduğunu belirterek, kadınların toplumsal hayatta yaşadığı zorlukları, şiddeti ve ataerkil dilin etkisini ele aldığını söyledi.
-
Tanıklığın Ağırlığı: “Annesi, babası tarafından öldürülmüş bir genç kızın tanıklığını yazmaya, onun hikayesini anlatmaya çalıştım. Bu tanıklık aynı zamanda hayatta kalmanın utancını da taşıyor,” diyen yazar, eserinde acıyı somut bir dile çevirmeye odaklandığını vurguladı.
-
Yazma Molaları: Romanı kaleme aldığı süreçte yaşanan kadın cinayetlerinin yarattığı çaresizlik nedeniyle yazmayı bıraktığı zamanlar olduğunu, ancak yine de romanının dünyasına sadık kaldığını ifade etti.
Kadın ve Erkek Dili Arasındaki Farklar Tartışıldı
Yazar, edebiyatta kullanılan dilin cinsiyetler arasındaki farkları nasıl yansıttığına dair önemli değerlendirmeler yaptı.
-
Dil Eleştirisi: Edebiyata ilk başladığı dönemlerde aldığı “erkek dili” kullandığı eleştirilerine değinen Türker, bu süreçten sonra daha fazla kadın yazar okuduğunu belirtti.
-
Muktedir Olmanın Kibri: “Erkek edebiyatında kazanmış, muktedir olmanın kibri var,” diyen Türker, kadın dilinin ise daha paylaşımcı, sevgiden yana, el uzatan ve dostça olduğunu savundu.
-
Güçlenen Bağ: “Cennette Gibiyim” romanını yazma sürecinde, kadın dünyasıyla olan bağının daha da güçlendiğini ve kadının ataerkil toplumdaki rolüyle yeniden yüzleştiğini dile getirdi.
Edebiyat, Mizah ve Sınırlara Dair Görüşler
Türker, edebiyatın işlevi hakkındaki kişisel tanımını da okurlarıyla paylaştı.
-
Edebiyatın Tanımı: Edebiyatı, insanları rahatsız etme sanatı olarak tanımlamadığını belirten Türker, romanında yer yer mizahi, yer yer sert bir dil kullanarak denge kurmaya çalıştığını ifade etti.