Sömürülmeye elverişli olmaktan kurtulamadığımız sürece bizi sömürenlerin eksik olmayacağına ve zaaflarımızla yüzleşip 'tevbe' ederek kararlılıkla doğru yolda düzgün yürümeye azmetmenin önemine dikkat çeken, en ağır şartlarda bile yüksek bir umudu muhafaza ederek nebevi yaklaşımı benimseyen bu düşünürler, aydınları tüm insanlığın yolunu aydınlatma sorumluluğunu üstlenmeye davet etmektedir.
Temel sorunumuz olan sorumluluğumuzu üstlenmekten kaçınma ve suçu başkalarına atma tutumunu derinlemesine ele alan Mehmet Âkif, Malik bin Nebi, Aliya İzetbegoviç, Tsey Cevdet Said ve Tûme Fikri Tuna gibi mütefekkir âlimler İslam Âlemine mevcut kargaşadan çıkış için güçlü bir bakış açısı sunmaktadır (1).
Tarihi, toplumu ve hadiseleri doğru okuyan, geleneğin birikiminden tenkide tabi tutarak istifade eden ve insanlığa yeni bir gelecek ufku sunan bu münevverlerimizden biri de Jereştı İsmail Hakkı Berkok’tur (Pınarbaşı, 1889-1954). İlk baskısı 1957’de İstanbul Matbaası’nda yapılan Kurtuluş Yolu isimli eserinde thamademiz, dünyanın barış yurduna dönüşmesi için bir ömür sarf ettiği fikrî çabalarını bizlerle paylaşmaktadır (2).
Dünya liderlerinin 79. Genel Kurul toplantısını "Kimseyi geride bırakmamak: barış, sürdürülebilir kalkınma ve insan onuru" temasıyla gerçekleştirdiği -ama bu söylemle taban tabana zıt bir eylem ortaya koyan- Siyonist rejimin Gazze’den sonra bu sefer de Lübnan’da yeni bir soykırım başlattığı Eylül 2024’ün son günlerinde, Kayseri Milletvekili (1950-1954) İsmail Berkok’un -hassaten insanlığın geleceğini emanet edeceğimiz gençlere hitap eden- şu mesajlarına birlikte kulak verelim:
“Dünya birliğinin gerçekleşmesini beklemeliyiz ve dünyanın kurtuluşunun ancak böyle bir birliğin gerçekleşmesinde bulunabileceğine inanmalıyız. Çünkü birbirine bu kadar karışmış insanlar şayet anlaşamazlar, bir nizama bağlanmazlar, kalp ve fikir birliği prensipleri etrafında toplanmazlar ise nihayet birbirlerini yiyecek ve yok edeceklerdir.
Mahiyeti itibarıyla tamamen teknik olan bugünkü medeniyet, kıtaları birbirine yaklaştırmış ve bağlamıştır. Buna mukabil onları ruhen birbirinden uzaklaştırmış, hatta birbirine rakip ve düşman yapmıştır. Bu hal, takip edilen yolun insanlığı selamete götürmediğini göstermektedir. Binaenaleyh kendisinde insanlığa hizmet etmek mükellefiyetini ve kabiliyetini gören her mütefekkir, insanlığı uğraması muhtemel korkunç akıbetten kurtaracak yolu aramaya, bulmaya ve göstermeye çalışmalıdır.
Bu araştırma ve çalışmalarda muvaffak olmak için şu üç şartın gerçekleştirilmesi lazımdır: 1) Hiçbir devrin ve diyarın herhangi bir tesiri altında bulunmayan geniş bir tefekkür hürriyeti. 2) İstisnasız her müesseseden ve her kaynaktan istifade etmek ve bunu sağlayacak çare ve yolları aramak. 3) Kalb-i selime, temiz ve sağlam bir kalbe sahip olmak… Tefekkür hürriyeti dün cehlin ve dinî taassubun tehdidi altında idi, bugün de egoizmin ve modern kültürün murakabesi altındadır…” (Berkok, s. 9-12).
Esasen Yüce Allah bütün insanları ebedî kurtuluşa çağırmaktadır. Ne var ki sadece çağrıyı kabul edenleri ebedî saadet yoluna yöneltmektedir: “Allah esenlik ve güvenlik yurduna çağırır ve yola gelmeyi tercih edeni doğru bir yola getirir.” (Yunus 10:25).
Yasalara Uyma ve Gelişme Sorumluluğu
Nisan 2011’de başlayan ve aradan geçen on dört yıllık katmerli mezalime rağmen bir türlü bitmeyen Suriye’deki savaş sebebiyle İstanbul’a hicret eden ve 30 Ocak 2022’de son hicretine uğurladığımız müttaki mütefekkir Tsey Cevdet Said, aydınların sorumluluk bilincini kuşanarak siyasetçiler başta olmak üzere tüm toplum kesimlerini aydınlatmalarının önemini çokça vurgulardı. Onun Arapçadan Türkçeye çevirdiğim yüze yakın makalesinden birinde yer alan şu vurgu insanlığın kurtuluş dizgesini göstermektedir:
Âfak ve enfüs (iç ve dış dünya) yasalarını keşfetmek “nazar; bakmak”la yani haricî vakıayı gözlemlemekle başlar. İkinci aşama “tefekkür”dür. İnsan gördüğü şeyi düşündüğü zaman yasayı keşfetmeye; sebepler ve sonuçlar arasındaki ilişkiyi kavramaya başlar. Olay ve olguların sebepleriyle sonuçları arasında bağlantı kurmak “teshîr; boyun eğdirme” aşamasına taşır ve bu da yasanın başarıyla çalışmasını sağlar. Tabiatta, toplumda ve insanın iç dünyasında bulunan fıtri yasaları sürekli hatırda tutarsak ve bunlara uygun davranırsak kurtuluşa ereriz (3). Merhum Cevdet Said’in sıkça atıf yaptığı şu ayet, Allah’ın koyduğu değişmez yasalardan birini ne kadar da açık beyan ediyor:
“Nefs (insan benliği) ve onun yaratılış amacına uygun biçimlenişi şahit olsun; ve nihayet insan benliğine iyiyi ve kötüyü tanıyıp sorumsuz ve sorumlu davranma yeteneğini yerleştiren (şahit olsun) ki: Kim kendini geliştirip arındırırsa, o kesinlikle ebedî kurtuluşa ulaşacaktır; kim de kendini geliştirmeyip (içindeki iyilik tohumunu) çürütürse, o kesinlikle kaybedecektir!” (Şems 91:7-10).
Kurtuluş Yolunda Yürüme Sorumluluğu
Kötü vaziyetimizin müsebbibi olarak sadece sömürgecileri görmek, komplo teorilerine teslim olup sömürgecilerde ilahi güçler vehmetmek, böylece sömürge düzenini besleyen korku imparatorluğuna pasif destek vermek suretiyle hiçbir sorunumuzu çözüme kavuşturamayız. Öz değerlerimize güvenerek, tabiatın, toplumun, tarihin ve insanın yasalarını keşfederek, aklın değerini bilerek ve bilimin gücünü kullanarak düzlüğe çıkıp insanlık yolunda düzgün bir yürüyüş gerçekleştirebiliriz…
İnsaniyet ve hakkaniyet yolunda duyarlılık ve sorumluluk bilincini zirvede yaşamış olan büyük insan Mehmet Âkif, aydınlar başta olmak üzere bütün bir insanlığın hakşinaslık ödevini “Âsım” şiirinde pek veciz ifade etmiştir:
“Hâlık’ın nâmütenâhî adı var, en başı: HAK.
Ne büyük şey kul için hakkın elinden tutmak!
Başta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh,
Sonra hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık…
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!”
İnsanlık yürüyüşümüzde kayda değer bir mesafe kat edebilmek için, insanlık ödevi bilinciyle her zaman ve her zeminde hakkaniyet duygusunu yüceltmek, hak ihlallerine el birliğiyle mâni olmak, adil tanıklık yapmak suretiyle zalimin zulmüne ortak olmayı reddetmek, en yakınlarımız aleyhine bile olsa hakkı ve adaleti üstün tutmak (4), insanlık ailesi olarak kurtuluş yolunda şaşmaz şiarımız olmalıdır vesselam…
Kaynaklar:
- Fethi Güngör (2021). “Aydın İnsan Sorumluluğunu Üstlenendir”, Profesörler Geçidi içinde bölüm, (Ed.: S. Doğan). İstanbul: Akıl Fikir Yayınları, s. 77-90.
- İsmail Berkok. (ty.). Kurtuluş Yolu, Sadeleştiren: Selahaddin Kip, Okyanus Yayıncılık.
- Cevdet Said. (2018). “Nefsin Yasaları ve Kurtuluş Zinciri”, Diriliş Postası, https://www.dirilispostasi.com/nefsin-yasalari-ve-kurtulus-zinciri-6169183, 18.11.2018.
- Fethi Güngör. (2019). Hakkın Elinden Tutmak: İnsan Haklarını Yeniden Düşünmek, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.