Kongre Başkanı, Tıbbi Biyokimya ve Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Asuman Kaplan Algın, PhD, beslenmenin artık sadece bir yaşam tarzı tercihi olmanın ötesine geçerek doğrudan bir tedavi aracı haline geldiğini vurguladı.

Son yıllarda yapılan kapsamlı bilimsel araştırmalar, bağırsak mikrobiyotasının beslenme yoluyla önemli ölçüde değiştirilebildiğini ve bu durumun bağışıklık sistemi, ruh sağlığı, metabolik denge ve vücuttaki enflamasyon seviyeleri üzerinde doğrudan ve belirleyici etkileri olduğunu ortaya koydu. Prebiyotik, probiyotik ve postbiyotik zengini beslenme düzenleri, terapötik beslenmenin temelini oluşturan kilit unsurlar arasında yer alıyor.

Dr. Algın, bireysel genetik yapı, mikrobiyota profili ve yaşam tarzı gibi benzersiz farklılıklara dayalı kişiselleştirilmiş beslenme modellerinin, özellikle diyabet, obezite ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi ve yönetiminde devrim niteliğinde ilerlemeler sağladığını belirtiyor. Bu kişiye özel yaklaşımlar, artık terapötik diyetlerin vazgeçilmez bir parçası haline geldi.

Kongre boyunca, başta bilimsel olarak kanıtlanmış faydalarıyla öne çıkan Akdeniz diyeti olmak üzere, anti-enflamatuar beslenme modellerinin kanser ve diğer kronik hastalıkların önlenmesindeki etkinliği detaylı bir şekilde ele alınacak. Ayrıca, aralıklı oruç gibi açlık temelli yaklaşımların hücresel yenilenmeyi desteklediği, yaşlanma sürecini yavaşlattığı ve bazı kanser türlerine karşı umut verici etkiler gösterdiği vurgulanacak.

Dr. Algın, " Kurkumin, resveratrol, quercetin gibi güçlü biyoaktif maddelerin artık sadece besleyici özelliklere sahip olmadığı, aynı zamanda farmakolojik düzeyde etkilere sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu değerli maddeler, modern terapötik beslenme stratejilerine doğrudan entegre edilmektedir" dedi.

Kongre oturumlarında, gıda takviyeleri hakkındaki yaygın yanlış inanışlara da dikkat çekilecek. Dr. Algın, "Bir takviyenin doğal kaynaklı olması, her birey için kesinlikle güvenli olduğu anlamına gelmez. Takviyeler mutlaka bir doktorun önerisiyle ve bireyin özel ihtiyaçlarına göre dikkatlice planlanmalıdır" diyerek toplumun bu konuda bilinçlenmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı.

Terapötik beslenmenin sadece bir diyetisyenin uzmanlık alanı olmadığını belirten Dr. Algın, doktorlar, psikologlar, diş hekimleri ve fizyoterapistler gibi birçok farklı sağlık profesyonelinin yer aldığı bütüncül sağlık modellerinde bu yenilikçi yaklaşımın merkezi bir rol üstlendiğini ifade etti.