Nazım Hikmet Kültürevi’nde "Müziğin Sessiz Siyaseti" başlığı altında gerçekleşen etkinlikte Prof. Dr. Varlı, müziğin sadece bir sanat formu değil, aynı zamanda toplumsal normları ve iktidar ilişkilerini şekillendiren politik bir araç olduğunu vurguladı.
"Müzik Her Zaman Politik Bir Araçtır": Toplumsal Etki Vurgusu
Söyleşide müzikle siyaset arasındaki derin bağa dikkat çeken Prof. Dr. Varlı, müziğin salt ses sanatı olarak görülmesinin toplumsal etkisini gölgede bıraktığını belirtti. Varlı, müziğin tarih boyunca politik bir araç olduğunu ve toplumsal etkisinin kritik rol oynadığını ifade etti:
“Müzik, bazen iktidarın sesi olur, bazen de sessizlerin çığlığı… Bir ezgi, farkında olmadan bizi belirli bir düşünceye yaklaştırabilir. Bu nedenle müzik, toplumsal normların üretimi, dolaşımı ve meşrulaştırılmasında güçlü bir araçtır.”
Varlı, müziğin bir toplumun düşünce biçimini, değerlerini ve iktidar ilişkilerini şekillendiren bir güce sahip olduğunu dile getirdi.
Sessizliğin Politik İki Yüzü: Direniş mi, Tahakküm mü?
Prof. Dr. Özlem Doğuş Varlı, müziğin duyulmayan yönlerini anlatırken sessizlik kavramına ayrı bir başlık açtı. Sessizliğin hem bireysel farkındalık gibi olumlu durumları hem de toplumsal baskı sonucu ortaya çıkan olumsuz durumları barındırdığını belirtti:
-
Çift Anlamlılık: Sessizlik bazen güçsüzlere dayatılan bir konuşma eksikliği iken, bazen de tahakküme karşı bir direniş biçimi olabiliyor.
-
Politik Tercih: “Her sessizlik bir politik tercihin, iktidar ilişkisinin sonucudur. Müzik ise bu sessizlikle bazen uzlaşır, bazen çatışır, bazen de onu fark ettirmeden deşifre eder.”
Varlı, müziğin hegemonyayı nasıl ürettiği konusunda Gramsci ve Adorno gibi düşünürlerin çalışmalarına atıfta bulunarak yerli ve yabancı eserlerle örnekler verdi.