Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Marmara Denizi’nin karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere dikkat çekmek ve müsilaj sorununa yönelik çözüm yollarını değerlendirmek amacıyla ‘Marmara Denizi’nde Müsilaj İle Mücadele’ toplantısı düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’ndeki programa, MBB ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra önemli siyasi figürler ve belediye yöneticileri katıldı.
Marmara'nın Çığlığı: Nedenler ve Sorumluluklar
Başkan Mustafa Bozbey, Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununu ele alırken, aslında milyonlarca insanın yaşam hakkını ve sağlığını da konuştuklarını belirtti. Marmara’nın yaklaşık 30 milyon nüfusa sahip olduğunu ve Türkiye’nin sanayi potansiyelinin yüzde 70’ini barındırdığını hatırlatan Bozbey, özellikle 1970’li yıllardan itibaren sanayideki yoğunlaşma ve nüfus artışı sebebiyle Marmara Denizi’nin kirlenmeye başladığını anlattı.
Bozbey, "2007’de bilim insanları bir açıklama yaptı. Açıklamada, Marmara Denizi’nde kirliliğin yoğunlaştığı, önümüzdeki süreçte canlıların azabileceği ve müsilaj gibi sorunların artabileceği belirtilmiş. Ancak hiçbir tedbir alınmadı. Bu kirliliğin sonucunda 2021’de önümüze bir müsilaj sorunu çıktı. Bu sorun, aslında Marmara Denizi’nin ‘Ben ölüyorum. Ben artık içimde canlı barındıramayacağım. Bu son uyarımdır’ dediği bir süreçti" ifadelerini kullandı. Bu dönemde MBB içerisinde Bilim Kurulu oluşturulduğunu ve 22 maddelik bir süreç haritası ortaya konduğunu aktaran Bozbey, Marmara Denizi’ni tekrar eski haline getirebilecek ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulması gibi üç önemli madde için hala sorunlar olduğunu vurguladı. "Burada üzerimize çok büyük sorumluluk düşüyor" diye ekledi.
Acil Çözüm Bekleyen Sorunlar: Arıtma ve Denetim
Bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre Marmara’daki 27 canlı türünün bölgeyi terk ettiğinin tespit edildiğini açıklayan Başkan Bozbey, insanların denizi kirlettiğinin farkında olması gerektiğini vurguladı. MBB’nin Bakanlığa taleplerini ilettiğini belirten Başkan Bozbey, ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulması için yer seçimi desteği ve faizsiz borçlanma talep ettiklerini yineledi.
Bozbey, "Marmara’daki kirliliğin yüzde 60’ı evsel, yüzde 40’ı sanayiden oluşmaktadır. Bunun için kimyasal arıtma tesislerine de ihtiyaç var. Bu konuda hiçbir hazırlık yok. Marmara’yı havza havza değerlendirmek zorundayız. Ergene Havzası’nı özel bir çalışma alanı olarak görmeliyiz. Hem evsel hem tarım hem de sanayiden gelen atıklar Marmara Denizi’ni kirletiyor" şeklinde konuştu.
Bursa özelinde de Marmara Denizi’nin korunması konusunda tam önlem alınmadığını söyleyen Başkan Bozbey, BUSKİ üzerinden yürütülen projeleri önemsediklerini dile getirdi. Kapasite artışı yaparken, ileri biyolojik arıtma tesisleri konusunda projeler geliştirdiklerini anlatan Bozbey, "Evsel atıkların yüzde 100’ünü ileri biyolojik arıtma tesislerinden geçirerek Nilüfer Çayı’na verme imkanına sahip olacağız. Önümüzdeki süreçte kapasite artışlarının haricinde 7 tane ileri biyolojik arıtma tesisi de yapmak zorundayız" dedi. Kaçak deşarjları önlemenin önemine değinen Bozbey, yapılan denetimlerde 155 adet kaçak deşarja rastladıklarını ve bunların betonlandığını belirtti. Derelerin de kirli aktığını bildiklerini ve Ayvalı Dere’deki durumun perişan olduğunu ifade eden Bozbey, fabrikaların kaçak deşarjları konusunda işletmelerin kapatılması gerektiğini ve çevre felaketi oluşturduklarını iyi anlatmaları gerektiğini söyledi.
Siyaset Üstü Bir Mesele: Marmara'nın Geleceği
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, Marmara Denizi’ndeki müsilaj meselesinin siyasetin üzerinde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Marmara’nın hem içme hem de kullanma suyu konusunda Türkiye’nin en fakir bölgesi olduğunu anlatan Zeybek, "Marmara Denizi’nde yaşayan balık türü dörde, beşe kadar düşmüşse daha ne kadar ekonomik anlamda bu cenderenin içerisinde sorunları çözmeye çalışacağız. Marmara Denizi hızlı biçimde büyük bir girdabın içine sokulmaktadır" dedi.
Zeybek, organize sanayi bölgelerinin ürettiği atıkların çözümünde yetki karmaşası olduğunu belirterek, çevre konularıyla ilgili Türkiye’de kimin, ne alanda, ne kadar yetkisi olduğu konusunda yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu dile getirdi.