Erdoğan, konuşmasında Motiur Rahman Nizami'nin son mektubunu da okudu: "Ben gidiyorum! Ardımda bir fikir kalsın istiyorum. Zorla karşılaşınca, ölüm korkusundan istikametini şaşıranlarla, biz, ölümden aynı şeyi anlamıyoruz. Bu bir imtihandır. Kolay olacağını söylemedi kimse, sancısı olacağını, bedelinin olacağını. Bu yola baş koymak, sonunda gerekirse bu yolda o baştan vaz geçmek demektir. Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir. Siz kimsiniz ki? Kulunu razı etmek için yaratıcıyı üzecek değiliz. Ben gidiyorum. Benden önce giden kardeşlerimin yanına, arkadaşlarımın yanına, Resulullah'ın yanına gidiyorum. Siz kalacaksınız, kimin doğru olduğu, benim gittiğim yerde çıkacak ortaya. Ben gidiyorum, çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetin, şehit gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah'tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim."
Motiur Rahman Nizami'ye Allah'tan rahmet, Bangladeşli müslümanlara ve dünya müslümanlarına baş sağlığı dileyen Erdoğan, "Biz bu vesileyle Bangladeş-Dakka büyükelçisini ülkemize geri çağırdık. Şu anda İstanbul'a inmiş durumda. Zalimler için yaşasın cehennem" açıklamasında bulundu.
Nizami'nin idamı için batı dünyasından bir ses çıkmadığını ifade eden Erdoğan şöyle devam etti: "Bu idam için, idamlara karşı olan Avrupa Birliği'nden bir ses duyamadık. Hani idama karşıydınız? İdamlara karşı olduğunu söyleyen ülkelerden ses çıkmadı. Neden? Çünkü idam edilen bir Müslüman ve bir alim. 45 yıl önceki bir davanın kararı bunlar tarafından adil olmayan bir şekilde veriliyor."