Bireysel yaşama eğilimi
 son dönemlerde topluma enjekte edilen bir kavram, kimilerine göreyse toplumca çoktandır zaten yaşamamiz gereken bir hayat biçimi.
  Avrupa insanının bireysellik adı altinda ambalajlayıp bizlere sunduğu bir tuzak mı acaba bu bireysel yaşama eğilimi?
  Ya da bazen  dikişini kendimize göre ayarlayamadiğimiz bir yabanci gömlek ...Akabinde gelen yalnızliklar...yalnızlıklar.
  Maksadım kimseleri yargılayip sınıflamak değil..haddim değil bunu yapmak.Benimki bir tür durum tesbiti diyebiliriz.Ya da "durum hasar tesbiti" amiyane bir tabirle.
  Bizim gibi toplumlarda giderilmesi gereken bir rahatsızlık emaresiyken,bazı yerlerde normal karşılanması gereken,sorgulanmayan , nedenleri niçinleri kurcalanmaya gerek duyulmayan bir durum yalnizlık .Her iki taraf da ne tamamen iyi ne de kötü bence.
   Bildiğiniz üzre artık yurt dışı seyahatleri çoğaldı .Başka memleketlerin,  insanlarin hayat tarzlarini bire bir gözlemleme şansımız daha çok eskiye nispeten.Gerek öğrenci değişimleri gerekse kültür turlari dolayisiyla bizlere bu imkanı sağlamakta. 

   Avrupa' ya yaptiğım kültür turlarindan birinde cadde kenarlarinda tek kişilik oturma yerlerinin olduğu dikkatimi çekti..Ne var bunda diyeceksiniz haklı olarak.Bizim yollarimizda akan trafigin yaninda oturma yeri hem de tek kişilik  olması bizim caddelerimizde görmediğimden çekti dikkatimi  .        Bizde yol kenarinda oturma yeri olmaz , hele ki tek kişilik ...     Parklardaki banklarda üç beş kişiliktir genelde , yalnizken boş bulduğumuz banki ortalayarak otururuz ki  rahatsîz  edilmeyelim .
   Gitmiş olduğum yabancı memlekette az buçuk İngilizcemle niçin bòyle tek oturma yeri olduğunu sormak geldi içimden ama temmuz sıcağında oranin yerlisi birilerine rastlayip(siesta vaktiymiş) soruma cevap almak baya ütopik geldi vazgectim.
    "İşte batılıların bireysellik anlayişi "diyip geçtim kendi kendime .Sonra bizim Eskişehirimizde gezerken gördüğum; bir bankta, diger iki kadının sohbetine kulak veren teyze heykeli  geldi aklima,gayrı ihtiyari gülumsedim.Hey gidi teyzem az daha kulak kabartsa o da sohbete bir yerinden katilip dedikodunun dibine vurduktan hemen sonra çantasindaki elmayi çıkarıp dilimleyecek ve şu meşhur sözü söyleyecek gibi gelmiyor mu size de..."Amaan kızlar boşverin ..dedikoduyu da hic sevmem.Alın elma yiyelim"         Şaka bir yana Eskişehire yolunuz düşerse bir görün derim bankta oturan sevimli  teyzelerimizi.
    Bir kızilderili atasözü "komşun hakkında hüküm vermeden önce iki ay onun mokasenleriyle yürü" der. Bu; biri hakkında fikir sahibi olabilmemiz için önce empati yapmamiz gerekir anlaminda bir söz. Mokasen bir tür çarık kızilderililerin giydiği türden.             Avrupaliyi yalnizliga iten sebepler üzerinde durmayacağim ,daha derin ve çetrefilli bir mevzu gibi geliyor halen bana. 
     Ben bizim yalnızlarımızı, yalnızlıklarımızı dolamak istedim kalemime.Artık çoğu zaman adına sosyal medya dedigimiz platformlarda sosyalleşiyoruz.
    Son günlerde sosyal medyada sıkça rastladiğim bir aforizma sizin de dikkatinizi çekmiştir" belki "İnsanları tanidikça  köpeğimi daha çok seviyorum"      Ne iddiali ve aynı zamanda aynı ne gerçekçi ve acı bir söz öyle değil   mi ? 
   Elbette hayvan sevgisi kültürümüzde olan..olması gereken sevgi türlerinden biri.   Ancak insanlara insanliğa olan sevgimizi saygımızı birlikteliklerimize zeval vermeden yitirmeden, özümüzü benliğimize sahip çıkarak bunu yapmak en güzeli değil mi?
    Son zamanların moda tabiriyle seçilmiş yalnızlıkların emaresi olan kedilere, köpeklere,kuşlara balıklara adar olduk ömrümüzü.
   Bunda ne sakınca var dediğinizi duyar gibiyi m.Elbet yok bir sakıncasi.Hatta hayatlari boyunca gerek yakin çevresi gerekse sosyal çevreden zarar görmüş olanlarımızin ilacı bu belki de bir tür rehabilitasyon belki.Daha önce de belirttiğim gibi  kimseyi yargılamak  gibi bir niyetim olamaz, haddim değil.
    Seçilmiş yalnızlıklar, üzerinde emek harcanmiş yalnızliklardir.Başkalarinin uygun gördüğü hayatı  yaşamaya mecbur çaresizler güruhundan sıyrılıp , sınırlarıni zorlayarak umutlarına çiçek açtıran seçilmiş yalnızlıklar , yalnızlar diğerlerinin gözünde " bir ayrık otu" olmaktan ileri gidemezler.Anlaşılmaz olmalari kaderlerinin iplerini ellerine almis olmalarina tezat bir şekilde kaderleri olmuştur.
   Hoş...çoğu zaman ailelerinin dışinda kimsenin onlari anlamasi gerektiğine inanmazlar.Yalnızlığın onlar için biçilmiş kaftan oldugunu anlamalari kendileri için bile zaman istemişken dışardan bakan insanlarin durumu doğru anlayabilme ihtimalinin olmayışinin farkindadirlar.
  Ve yalnizlık ezelden  ebede varlığını korumuş ; felsefeye edebiyata , psikolojiye, tüm sosyal ilimlere konu olmuş bir evrenselliktedir.       
  Toplumsal özümüzdeki tutarsızlıklar kişisel yalnizliklarimizin mimari olabilir mi diye düşünmüyor değilim . Bir yandan da insana kendi başının çaresine bakmayi bir güzel öğrettiğinden bunun olumlu taraflarını da görme ve gözetme taraftariyim.
    Bir kurban bayramı arefesinde bulunduğumuz bugünlerde kişisel yalnizliklarimizi bir kenara itelim.
   Her zaman olduğu gibi elimizekini avucumuzdakini, olmayanlarla paylaşmayı  unutmadan , sevgi dolu kalabalıklara karışmak umuduyla...Bayramımiz kutlu olsun.
 
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104

banner105

banner97

banner108