Üç beş günlük dünya için mi bu kadar husumet, kavga, küslük…
Sosyal medyaya bakıyorum da hepimiz xabzemizi en mükemmel şekilde yaşıyoruz.
Herkese “vay be!” diyorum.
Ne güzel yaşantımız var.
Sonra tekrar soruyorum kendime: Peki, hepimiz bu kadar güzel yaşıyorsak Xabze'yi, neden anlaşamıyoruz?
Neden hepimizde bir küslük, bir kızgınlık, bir husumet?
Bir bakıyorum da yazılanlara, hepimiz siyasetçiyiz. Hepimiz Kafkasyalılığı unutmuşuz da başka bir Kafkasyalı’ya ders veriyoruz âdeta. “A partisi şöyle kötü, b partisi şöyle iyi.”
Diğer tarafa bakıyorum; Onlarda da bir değişiklik çarpmıyor gözüme.
Bu kez de b partisini vuruyor yerden yere de a partisini çıkarıyorlar göklere. Hatta öyle ayrışmışız ki kimi insanımız yazar bile ayırıyor. Ben şunu muhafazakar buluyorum, onu okumam, öbürü çok modern onu okurum, diyor. Peki, Nerede Kafkasyalılık...
Nerede insanlık...
Hiç kimse bakmasın kusura ancak gerçekleri yazıyorum.
Bizim Xabze eskilerde kalmış ne yazık ki.
Atalarımız yaşamışlar, biz ise onların yaşadıklarını taklit etmeye çalışıyoruz sadece. Tıpkı taklidi yapılmış makineleri kullandığımız gibi. Bir şey olunca sığınıyoruz Xabzeye. Onu da beceremiyoruz ya! Çünkü herkesin Xabzesi çok farklı. Kimi: “El öpmek bizde yok.” diyor. Kimi: “Ben doğdum doğalı el öptüm, öperim.” diyor. Kimi: “Kimseye eğilmem.” Diyor. Kimi de: “Anamın babamın önünde eğilmeyeceğim de nerede eğileceğim!” diyor. Haydi gelin de çıkın bu işin içinden. Ben çıkamadım...
        En ufak bir şeyde anlaşamadığımıza göre Xabze'nin de günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi oldukça güç görülüyor. Çünkü hiçbir şeyde anlaşamayanlar toplumuyuz biz. Okumayan, okuyanı da küçük görenlerimiz var ne yazık ki. Yazarına, çizerine önem vermeyen, desteklemeyen bir toplum nereye kadar ilerleyebilir. “Kimse bir şey yapmamış şu ana kadar.” diye hayıflanmayla da olmuyor. Yapılanlarla ne kadar ilgileniliyor; bunu düşünmek ve irdelemek gerek. Yazarların bir kısmına bakıyorum; onlarda da bir fark yok. Ne de olsa bizim topluma mensuplar. Eee! normal sayılır.
        “İyi olanlarımız yok mu?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette var. Fakat bu yazı kendimize çekidüzen verelim diye yazıldı.
Her şeyden önce biz Kafkasyalıyız. Türkiye'de yaşamamız, Türk siyasetini takip etmemiz ve bir dünya görüşümüzün olması bu durumu etkilememeli. Elbette hepimizin bir dünya görüşü var ve bu da çok normal bir durum. Ancak kendi halklarımızın üzerinde siyaset olunca ben bunu kabul edemiyorum. Bu aralar “Bence Kafkasya” Adlı kitap için çağrıldığım her yere gitmeye çalışıyorum. Zıt olarak tabir edilen derneklere de gittim ve bundan sonra da giderim. Bu benim için önemli değil. Ben bir fark göremedim. Hepsi bizim insanımız ve hepsi de evim gibiydi. Sıcak, sevecen, saygılı insanımızın hâllerini gördüm hepsinde. İşte o zaman anladım ki bizi Türkiye siyaseti bölüyor. Halbuki şunu kavrayabilsek hiçbir sorun kalmayacak:
        Biz sağcısıyla, solcusuyla bir bütünüz. Biz küçüğüyle, büyüğüyle birlikte varız.
Biz renkli kişiliklerimizle, seslerimizle daha güçlü oluruz.
Biz aslında atalarımızın yaşantılarıyla Kafkasyalıyız ve onların izinden gidersek bölünmez, parçalanmayız.
Biz tüm stk'larımızla varız ve var olmaya devam edeceğiz. Aksi taktirde ne yazık ki bizden ne köy olur ne de kasaba...

Pınar ERSOY KORKMAZ
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104