Seçim yorgunu olduğumuz malum.
Bu yorgunluk ve doygunluk canımızı sıksa da biraz; bardağın dolu tarafını görmeliyiz.
Nihayetinde seçim sandığı konuyor önümüze ve tercihimiz çıkıyor ortaya. İlk üç cümlemiz “dikta ve diktatör” kelimelerini dillerine pelesenk edenlere de, ilk ince dokunuşumuz olsun ayrıca. İstanbul seçimleri neredeyse başlı başına bir genel seçim havasına büründüğü bir vasatta, kanaatimizi açık ve seçik ifade edelim.
1946 seçimlerindeki “açık oy gizli tasnif”ten başlayarak sivil; 27 Mayıs 1960 ihtilali ile de militer müdahaleleri görmezden gelirsek, hadiseyi anlamamız zor görünüyor. 12 Mart , 12 Eylül, 28 Şubat ve en sonundaki 15 Temmuz rezaleti başka nasıl yorumlanabilir ki! “367 garabeti” de bunun bir başka sivil örneği. Direk ya da endirekt olarak, milli iradeye tecavüz eden bu girişimlerin sonuncusu 31 Mart’ta bir kez daha kendini gösterdi. Hem de çok açık seçik. Son oyun gösteriyor ki bu tek başına üç beş sandık başkanı, üç beş bin oy meselesi değil. YSK’ya höykürenlere karşın ben başka bir şey söyleyeyim. YSK kararı, aslında bir kez daha “milli irade”ye tecavüzün hasır altı edildiğini gösterir.
Bütün bu kargaşaya hiç gerek yoktu. İstanbul oylarının tamamı tekrar sayılsaydı bütün bu hengameye gerek kalmayacaktı.
YSK kararı ile alın size nur topu gibi “mağduriyet” soslu seçim şansı...
Parlatın parlatabildiğiniz kadar. Aslında bu seçimlerdeki katakullilier dahil, esas büyük oyun gölgelenmekte. “Cambaza bak” misali “şeytan-ı ekber” ve bilumum “büyük aktörler” tezgahı kurmuş adım adım; ilmek ilmek, ipimizi çekmeye çalışmakta.
Bu “medeni batı” değil mi ki bütün dünyayı kendi arka bahçeleri görmekte; dolayısıyla her türlü operasyonu yapmaya da kendilerini haklı görmekte. Bütün Afrikayı sömürgeleştiren; Orta Doğu’yu kan gölüne çeviren; Vietnam’ı kendine hak gören; Nagazaki ve Hiroşama’yı yakıp kavuran; Kuzey Afrika’da “bahar, bahar” deyip karakış yaşatan hep bu BATI ve avenesi değil mi? İki dünya savaşı Orta Afrika’da ya da ne bileyim Güney Amerika ile Orta Asya ülkeleri arasında yaşanmadı. Saddam ve Kaddafi’nin akıbeti; ve de Sisi ile ortaya konan rezaleti de belirtelim anti parantez. Bütün Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupa içlerine kadar hüküm süren Osmanlıyı kuşa çevirdiler. Ama bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ölüsü bile onları ürkütmeye yetiyor.
NATO ile, Birleşmiş Milletler ile sarıp çevreledikleri; kültürel, ticari ve siyasi anlaşmalar ile elini kolunu bağladıkları TC’nin palazlanmasını istemediler hiç. Her türlü oyunu çevirip, dalga dümen yaptılar. Hep ensesine vurup lokmasını aldıkları TC’yi, Avrupa kapısında yıllar yılı bekletenler onlar.
Davos’ta aslanı kediye boğdurtmaya çalışanlar da yine onlar. “One minute”den sonra kıllananlar; “dünya beşten büyüktür” den sonra çıldıranlar; İMF ile borcu bitirince ekonomi kartını oynayıp gece yarısı operasyonu ile doları zıplatanlar hep onlar.
Hasılı, matruşka misali oyun içerisinde oyun kuranlar; Gezi ile başlayıp, 15 Temmuz ile devam eden ve “içimizdeki İrlandalıları” harekete geçirenler yine onlar. Biz de burada seçim meçim derken; ve dahi, yani açıkçası cambazı seyrederken işimizi bitirmeye çalışanlar karşısında uyanık olmak gerekirken ülke elden gidecek haberiniz/haberimiz olsun. (“haberimiz” içimizdeki İrlandalılar içindir. Hasseten duyurulur!)
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104

banner105

banner97

banner108