Ülkemizde kadın olmak, başlı başına bir yaşam savaşı demektir. Kız çocuğu olarak doğmak demek, hayatın boyunca boynunda namus yaftasıyla yaşamak demek. 
Ataerkil bir toplum olmamız bahanesiyle erkek hegemonyasının halihazırda süregiderliği kadınların yaşam haklarının suistimalinin acı bir gerçeğidir. "Saçı uzun, aklı kısa" sözü baskıcı ataerkil toplumların sırtının kamburudur..

Gençkızlığa geçerken  kızçocuğunun kulağına, bundan bahsetmenin ayıp olduğu fısıldanırken, aynı evin erkek çocuğunun erkekliğe geçiş dönemi çalgılarla, çengilerle, düğünlerle kutlanır..

Kız çocuğunun eline verilen ilk oyuncak bir bebektir, sonrası plastik mutfak gereçleri..Daha ilk aylarda yaşamda ki asli görevinin doğurmak, beslemek ve büyütmek olduğu dikte edilir adeta böylelikle..!!

Diğer tarafta aynı evin  erkek çocuğu özenle pışpışlanır, önünden sarkan iki santimlik et parçası sayesinde dünya hakimiyetine sahip olabileceği olgusu ve düşüncesi aşılanır zihnine..

Bir arkadaşımla çocukluk dönemimizden bahsederken kurduğu bir cümle dikkatimi çekmişti " ergenlik dönemimde göğüslerim dikkat çekmesin, eşe dosta, konu komşuya ayıp olmasın diye annem, beden ölçümden büyük kıyafetler giydirirdi bana " demişti ve devamında " göğüslerimin farkedilmesinin çok ayıp ve günah (!) olduğu düşüncesi öyle yer etmişti ki beynimde, büyük beden kıyafetler giymeme rağmen, göğüslerimin farkedilmemesi için iki omzumu öne doğru alıp belimi hafif öne eğerek yürüyordum bundan olsa gerek omuzlarımı dik tutamıyorum ..! demişti. Bu muhabbetten sonra gördüğüm genç kızların (çocukların) yürüyüşlerinde ki beden dillerini gözlemlemeye başladım ve evet bir çok çocukta arkadaşımın bahsettiği fiziksel durumu gördüm..


Diğer tarafta erkek çocukları aleni bir şekilde hatta gururla çıplak vaziyette denize girer, piknik alanlarında dolaşabilir,  hatta mahalle aralarında, sokaklarda koşturabilir..Çünkü onun iki santim fazlası var..! 

Ebeveynler, kız çocuklarını; " büyüyecekmiş de annesine/ babasına yemekler mi yapacakmış benim kızım..!" diye sevip okşayarak, çocuğun gelecekte ki yaşamını resmederken; erkek çocuğunun " büyüyünce ne canlar yakacak benim oğlum..!.." nidalarıyla küçücük beynine karşı cinse hükmetme, istediğini alma yetisine sahip olduğu fikri aşılanır..(!)

Kendince dini ve insani inancı gereği..(!) namusa, iffete verdiği önemden olsa gerek (!) kızına akşam ezanı olmadan evde olması gerektiğini ve karşı cinsten değil sevgili, arkadaş bile edinmesini yasaklayan  aile, oğullarının kızlarla gezip eğlenmesinde, hatta geceyi onunla geçirmesinde bir masur görmemektedir..
Erkeğin elinin kiridir çünkü..!

Oğullarının elinin kiri diye düşündükleri kişinin de bir insan, bir evlat olduğunu göz ardı etmek ne kadar insancıl ve namus timsali bir tavır ve düşüncedir değil mi..?!
Öyle ya bu zihniyetin özetini söyleyen söylemiş..
"Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın.." !!

Kız çocuğu olarak doğmak, hayata 1/0 mağlup başlamaktır..Bunun ülkemizde sadece doğu bölgelerinde geçerli olduğu konuşulsa da, hergün gündemde akan kadına şiddet, taciz, tecavüz..gibi ürkütücü, yaralayıcı ve insanlık adına utanç verici suçların büyük bölümü, metropol kentlerde işlenmektedir..
Doğuyla, batı arasında ki tek fark adlandırılmasıdır..Bu suç doğuda işlenince "TÖRE CİNAYETİ" batıda işlenince "AŞK CİNAYETİ" ismi verilmektedir. Eylemde, içerikte aynıdır..Aslolan insanlık dışı bir vahşet olmasıdır..

Bu tür olaylarda maalesef ki yaptırım ve caydırıcı cezaların olmaması nedeniyle ülkemiz dünya sıralamasında liste başlarında yer almaktadır. Ve neredeyse suçu işleyen mağdur, kurbansa azmettirici olarak gösterilmektedir..

Beyni uçkurunda çalışan bazı zat-ı muhteremler hadsizce haddini aşarak kadını her durum ve şartta cinsel obje olarak görüp/gösterip, bunu da gerek sosyal paylaşım sitelerinde, gerekse görsel yayın organlarında korkusuzca ve aleni bir şekilde paylaşabilmektedirler..Bu durum zaten karakteri, kanı bozuk cinsel suça eğilimi olan ...lerin iştahını kabartmakta ve suça azmettirmekte büyük rol oynamaktadır..
Devlet erkanından bir zat-ı muhteremin "kadın dediğin kahkaha atmaz" diye şuursuzca sarfettiği cümle hepizin hafızasında halâ.. Ve TRT de program yapan, (sözde!) tasavvuf düşünürü olan bir hadsiz de "hamile kadının sokağa çıkması ayıp, ayrıca estetik değil..O karınla sokağa çıkılır mı..? Gezmek istiyorsa beyinin arabasına biner, dolaşır, hava alır evine döner..!" şeklinde ki kan donduran ifadelerine yorum yapmaya bile gerek yok..
Her gün kadınların katledildiği, cinsel saldırıya ve şiddete uğradığı, aşağılandığı, eşit işe eşit ücret alamadığı, yok sayıldığı topraklar buralar. Ama sanmayın ki umutsuzuz. Aksine tüm bu karanlık tabloya rağmen mücadele eden, yan yana duran, sesini yükselten kadınlar var. Ve sayıları da her geçen gün artıyor. Bu yüzden kadının olduğu yerde ‘umut’ var diyoruz..
Hayata merhabadır kadın..!
Aldığınız ilk soluk, ilk koku, ilk dokunuştur..İlk yürek ağrınız, ilk sancı,  ilk umut, ilk umutsuzluktur..
Varoluştur kadın.
YAŞAMIN TAŞIYICISIDIR..!
Dingin bir okyanus gibi, kocaman bir kalbi vardır kadının. Sularında arınıp, dinlenebileceğiniz..
DALGALANDIRMAYIN..!!

 
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104