Gün geçtikçe ve zamanı adımladıkça insan, gördükçe ve yaşadıkça adlandırıyor yaşamın getirdiklerini ve götürdüklerini. Kâh yaşayarak, kâh duyumsayarak, kâh şahit olarak öğreniyor hayatın içinde ki renkler kaosunu. 

Gönül ister ki hep huzurun ve umudun mavisi, aşkın pembesi, dürüstlüğün saydam renkleri olsun yaşamda. Ama yazıktır ki olmuyor işte..Kinin, öfkenin, art niyetin, doyumsuzluğun kirli, isli, paslı renkleride hayata dair.

Bir annenin bebeğine ilk dokunuşunda sevginin en saydam halini gördüm mesela..Parkta oynayan çocuğun yüzünde mutluluğun pembesini, onu parka getiren anneannesinin etrafı itinayla izleyen gözlerinde endişenin rengini gördüm. 

Kaldırım kenarına oturmuş, günlerdir karşı markette çalışan kızı izleyen gencin gözlerinde gördüm sevdanın kızılını..

Akşam trafiğinde arabasıyla evine gitmeye çalışan adamın gözlerinde öfkenin kırmızısını, babasının getireceği çikolatayı bekleyen çocuğun gözlerinde gördüm umudun mavisini..


Ders çıkışı okul bahçesinde annesine koşan ilkokul çocuğunun gözlerinde gördüm sevincin ve güvenin yedi rengini ve boyu kadar sırt çantasına sırtını dayayıp, o bahçe kapısından çıkıp giden öksüz kızın yüreğınde gördüm annesizliğin derin acı ve özlemini...

Restoran camından içeri bakan çocuğun yüzünde gördüm açlıktan oluşan hastalıklı sarıyı ve kendisini gördüğümü farkedince utancından ve gururdan yüzünde  oluşan alı, moru pembeyi...

Çöpten; plastikler, kartonlar toplayan yaşlı adamın gözlerinde hayat kavgasının hengâmesini, yüzünde ki çizgilerden fışkıran yüzlerce insan gördüm..

Semt pazarı toplanınca, çöp sebzelerden yemeklik toplayan anaların gözlerinde çaresizliğin acısını gördüm. Ve ben o an, en derin sessizlikte, en amansız çığlıkları duydum..O derin suskunlukta ki gümbür gümbür kıyameti yüreğimde yaşadım..


Yokluğunu, yoksunluğunu satan zenginler, varını bölüşen fakirler gördüm..

Evler gördüm insansız, insanlar gördüm evsiz..!

Şehrin ıslak zamanlarında, az sulu içilmiş rakı sarhoşluğunda, yüreğin ıslattığı yüzlerin yere eğildiği caddeler gördüm..Islanmış yüzlere hüzün yağan mevsimler gördüm şehrin semalarında..
 
Unutulan sevgilileri hatırlarken birileri, hatırında ki sevgiliyi unutmaya çalışan diğerlerini gördüm. 

Kırk yıl hatırı sayılır kahveyi, hatırı olmayanlarla içen riyakârları gördüm. Ve bir bardak çayda yanlızlığıyla demlenenleri..

Kendisi koca bir yalanken, gerçeği arayanları gördüm. Gayr-ı meşru yaşamlar duydum anlatılan, birde tek başına kalınca yaşadıkları aslolan, kimsenin bilmediği zamanlara yazılan..!

Hoş olmayan gidişlere sahip, hoş gelişler gördüm sevdaya dair..Sevdalar gördüm aşk'sız yaşanan ve aşklar gördüm bir damla gözyaşında boğulan..!

Yaban bulaşmış sevgiler duydum namert yüreklerde harcanan..Ve geceyi pembeye boyayan gündüzün yalanlarını duydum, binbir maske altına saklanan..

Kendi tiyatrosunu sahneleyen dostlar gördüm, en yalandan sahnesinde, riyakâr repliklerle..

Bir öğrencinin azminde başarının kaçınılmazlığını..
Bir güvercinin kanat çırpışında özgürlüğün  hazzını gördüm..

Velhasıl..
Kelebeğin bir günlük ömründe gördüm renklerin yaşamla ahengini..

Herşeye rağmen ben halâ bahara tomurcuklanmış umutlar taşıyorum, sabrın sonu selamet'mişcesine..

Sevgiyle kalın..
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104