Merhaba küçük kız.!
Uzun süredir seni ihmal ettiğimi farkettim bugün. Bana serzenişlerini duyamadığım için üzgünüm. Kırılma bana olur mu..? Küsme...!
Hayat çok tuhafmış be küçük kız.! Acımasızmış insanlar..Hani bizim dünyamızda ki gibi değilmiş büyümek..! Öyle usul usul büyüyorduk da, biran önce büyümek isterdik. Biliyor musun büyümek, insanlığın nasıl küçüldüğünü görmeme neden oldu..Sevmedim büyümeyi..Kapı komşumuz vardı hani Peruze Teyze. Rahmetli oldu birkaç sene önce.. Çok üzüldüm duyunca. Annemde çok ağladı. Nasıl severdik onu biliyorsun. Saatin, vaktin, gecenin, gündüzün önemi yoktu "gel" derdi tutuşup elele seninle giderdik evlerine. Nasılda eğlenir, eğlendirirdi bizi..Kızlarından biriyle görüşüyorum arada. Onunla ne zaman görüşsem sen ortaya çıkıyorsun. Bir anda sana dönüşüyorum. Artvin de ki o küçük ama sıcacık kasaba günlerine gidiveriyorum.. Öyle içten, öyle samimi ve öylesi duygusal sohbetlerimiz oluyor ki..Kâh ağlıyor ziyadesiyle, makâna, ortama bakmaksızın karnımız ağrıyıncaya kadar gülüyoruz. Bu aralar görüşemiyoruz onunla..Nedenini sorma..! Bende bilmiyorum. Sanırım yaşam şartları ve zaman herkesi değiştiriyor..İnsanlarda ki karakteristik değişimleri algılayamıyorum küçük kız. Aslında anlıyorum ama sanırım adlandırmak istemiyorum..Hep öyle bildiğim, tanıdığım ve sevdiğim gibi kalsın istiyorum herkes. Ama olmuyor be küçük kız olmuyor işte..! Materyalist dünya insanların ruhunu değiştiriyor..
Hatırlar mısın..? Hani okul yolunda ki havahattından geçerken Akrofobim (yükseklik korkum) nedeniyle nasıl korkardım da; ne  bakır madenini taşıyan vagonlara, nede o metrelerce aşağıya bakamazdım. Sen cesaret verirdin bana çünkü herzaman cesur olan sendin.. Ama azıcık kenardan yürüsem tutar yüreğimden çekiverirdin beni öbür tarafa..
AH BE KÜÇÜK KIZ..! 
Keşke büyümeseydik. Çünkü büyüdükçe farkettim ki büyümek hep bir uçurumun kenarında yürümekmiş. Ve herkeste Akrofobi varmış..Çünkü büyüyünce kimse kimsenin maddi, manevi yükselmesini istemiyormuş..! 
Hani tutsan yüreğimin elini yine, götürsen Maden de ki o ormanın ortasında  Cennet Bahçesi gibi duran İshak Dede'nin o papatya tarlasına..Yine yuvarlansak boyumuzu aşan o yeşilliklerde. Söz..! Bu defa börtü böcekten korkmayacağım..Hem ben büyüdükçe ve insanları tanıdıkça, onlarla alakalı yanılgılarımı farkettikçe yendim böcek korkumu..! Öyle ki artık o papatyalardan seviyor/sevmiyor falı bile bakmayacağım. Zira  tek yaprağını koparmaya değmez fal bakma gereksinimi duymamıza neden olanlar..!  
Taç yaparım ama papatyalardan. Tacım olmasada başımda, babamın kara kızı, prensesiyim halâ.. Babam halâ çok seviyor dağ çileğini..Toplarmıyız birlikte..? Hani o yamaçlarda nekadar çok olurdu değil mi.? Hem oraya gidersek adını öğremediğimiz o mor yapraklı çiçeklerden de toplarız belki..Annem rengine bayılmıştı, hatırlıyor musun..? Çok sevmişti kokusunu..
Sevmek, sevgi..Oda bizim bildiğimiz gibi değilmiş biliyor musun..? Gerçi bunu biliyorsun tabi..Zira içimde ki kıpır kıpır sevginin ta kendisi değil misin sen..? Yaşam sevincim, umudum, cesaretim..

 Sen ki soğuk dünyada alev alev üşüyen yanım..! Gülüşünü koparma benden..! 

 SEVGİYLE KAL KÜÇÜK KIZ..
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104

banner105

banner97

banner108