Çerkes Ethem’i tanımayanız yoktur. Hele ki Kafkasyalıysanız ve Türkiye’de yaşıyorsanız onunla ilgili mutlaka bir okul anınız da olmuştur.
Bu yazıda Çerkes Ethem’in hayat hikayesini elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım.

Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu: Çerkes Ethem’in adının önüne konulan, milliyeti ve milliyetinin de önüne bilerek, isteyerek konulan hain yaftası…

Şimdi kısaca Ethem’den ve yaptıklarından bahsetmek istiyorum.
Evet Ethem Bey Çerkes’ti. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında oldukça faydaları olmuş biriydi. Kurtuluş Savaşı başlarında düzenli bir ordu yoktu. Bu nedenle Ethem Bey’in kurduğu Kuvayı Seyyare adlı birliklerden yararlanılıyordu. Mevcut Osmanlı Devleti ve İngilizlere göre Mustafa Kemal ve arkadaşları Osmanlı Devleti’ne baş kaldırmış sayılıyor, bulundukları yerlerde Osmanlı birliklerine teslimedilmeleri konusunda halk bilgilendiriliyordu.. Ancak alttan alta da bu hareket destekleniyor, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına devletin bekası için bir şans tanınması da isteniyordu. Olaylar böyle karmaşık bir durumdayken politikayı bilmeyen samimi halkın da bir kısmı Osmanlı padişah’ı ve Halife’sinin yanında yer alırken bir kısmı da yenilikçi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yanında yer alıyordu. 1860’lı yıllarda Osmanlı Devleti’ne zorunlu olarak göç eden Kafkasyalı halklar da bu durumdan nasiplerini almış ve ne yazık ki ikiye bölünmüşlerdi. Ancak tüm Kafkasyalı Halkların da aynı Türk halkı gibi tek bir istğeği vardı. O da Vatanın ayakta kalması…

Kafkasyalılar arasında da Sadece farklı görüşler söz konusuydu. Özellikle Düzce, Adapazarı gibi illerde yaşayan Çerkesler ve Abhazlar Osmanlı hanedanı yanında yer almışlardı. Bir çerkes yeğeni, damadı olan padişah ve ailesine vefa, can borçları vardı. Onları kurtaran devlete ihanet edemezlerdi. Bu nedenle de Osmanlı Hanedan’ının yanında saf tuttular.
Öte yandan Ethem Bey ve çevresindekiler olaya daha fazla vakıftılar ve durumu daha iyi gözleyebiliyorlardı. Gerek siyasi görüşlerinin etkisiyle gerekse öngörüleriyle onlar da Mustafa Kemal’ın yanında saf tuttular. Yinelemek gerekirse her ikisinin de amacı devletin kurtuluşuydu.

Bu arada düzenli birliklerin olmayışı Ethem Bey’i daha bir kuvvetlendiriyor, göz önünde olmasını sağlıyordu. Ethem Bey’in Kafkasyalılardan oluşturduğu bir birliği vardı ve bu kuvvet tamamen Kafkas disiplinine uygundu. (Burada Kafkas disiplini konusuna girmek istemiyorum.) Böylelikle Ethem Bey bir anda kahraman oluvermişti. Ancak devlet elden gidiyordu ve kurtuluşu için de farklı yollar benimsemiş olan halk zaman zaman karşı otoriteye isyan ediyordu. Osmanlı Devleti yanlısı Düzce Adapazarı’nda yaşayan Kafkasyalılar da yeni yönetim kurmak isteyen Mustafa Kemal’e karşı bir ayaklanmaya dahil olmuşlardı.
Bu ayaklanmalarda özellikle İngiliz ve İstanbul Hükümetinin kışkırtmalarının önemli olduğunu yatsımamak gerekir. Bu ayaklanmanın lideri ise Sefer Berzek’tir. Sefer Berzek bu bölgede belli bir nüfusa sahiptir ve bölgenin ileri gelenlerinin olurunu da alarak bölgenin yönetimini eline alır. Bu ayaklanmayı bastırmak için de Ankara hükümeti ne acıdır ki kendi canlarından, kendi kanlarından olan başka birini yani Ethem bey’i onların üzerine gönderir. Bölgede kardeş kanı dökülmesini istemeyen Sefer Bey Ankara yönetiminden Rafet Bey ve Ethem Bey ile görüşüp kan dökülmesini engellemeye çalıştıysa da başarılı olamamıştır.
Hatta Sefer Bey Rafet beyle buluşur ve teslim olmayı kabul eder. 4000 Çerkes atlısıyla Kuvai Milliye'ye katılacağını ilan eder. Bu durum Ethem Beye de, Ankaraya'da bildirilir. Ankara Hükümeti de bundan memnun olur ve Sefer Bey Düzce’ye döner. Döndüğünde Ethem Bey tarafından tutuklanır. Bu durumu öğrenen Mustafa Kemal, Ethem Bey’e acil bir telgraf çeker ve hiç kimseye zarar verilmemesini ister.  
Rivayete göre Ethem Bey bu durumdan da haberdar edilir. Ancak aynı akşamın sabahı (27 mayıs 1920) Sefer Berzek, Mağan Koç Bey, Kesebi Abdulvahap Beyle birlikte toplan 15 kişiyi çınar ağaçlarına, bir kişiyi de Hanım kapı girişlerine astırır. Asılan Sefer Bey evlidir 28 yaşındadır ve en üzücüsü de 40 günlük bir bebeği vardır. Öte yandan Düzce’deki bazı köyler de yakılıp yıkılır. Efteniye’nin Aksu köyünde Türk bayrağının asılı olduğu birkaç ev dışındaki diğer evler tamamen yakılmıştır. Köylülerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşmaktadır. Birinci dünya savaşı ve sonrasındaki olaylar yüzünden erkekler ya cephelerde ya da vatanın diğer savunma noktalarındadır. Bu köylüler evsiz barksız bırakılmışlardır Ethem Bey yüzünden.

Öte yandan Ethem Bey Türkiye Cumhuriyeti devleti için elinden gelen her şeyi yapmış, vatan müdafası konusunda canını, malını, tüm hayatını ortaya koymuştur. Çapanoğlu isyanını acımasızca bastırmış, dönemin TBMM’sinde ayakta alkışlanmış, adına marş bile bestelenerek Milli Kahraman ünvanı verilmiştir. Artık Ethem Bey Kuvva_yı Seyyare kumandanı olarak tanınmıştır. Ethem’in ordusu tüm iç isyanları bastırırken Yunanlara karşı da mücadele vermiştir. Aynı zamanda da farklı etnik kültürlerin çeteleriyle de uğraşarak, onları da ortadan kaldırmaya çalışır.

Tüm bunlarla uğraşırken Balıkesir ve çevresinde Anzavur Ahmet de Osmanlı Devleti lehine kuvvet oluşturmayave bulunduğu bölgeyi korumak için adam toplamaya başlar. Yine onun üzerine de aynı topraklardan göçmüş Ethem Beyi yollarlar tıpkı Düzce’de olduğu gibi. Anzavur Ahmet ve birlikleri çok ağır kayıplar verir. Kuvayı İnzibatiye, yani Anzavur Ahmet’in birlikleri de böylelikle dağıtılmış olur. Gerek Düzce isyanlarının gerekse Balıkesir/Manyas/Gönen isyanlarının bastırılmasında Ethem Bey oldukça acımasız davranmış ve kendi soydaşlarını bile Mustafa Kemal’e danışmadan kararlılıkla ağaçlarda sallandırmıştır. Bu durum Mustafa Kemal ve İsmet İnönü ile Ethem Bey’in aralarına giren ilk soğukluktur. 

Ethem Bey son olarak Yozgat isyanını da bastırdıktan sonra artık Ankara hükümetinin iç sorunları ortadan yavaş yavaş kalkıyordu. Artık başka bir adım atılmalıydı. O da düzenli ordu…

Düzenli ordunun kurulması demek, insiyatifin tamamen Ankara hükümetine geçmesi demekti.. Bu durum Ethem ve çevresindekilerce hoş karşılanmamıştı. Artık batı cephesi komutanı değişmiş, bu cephenin komutanı İsmet İnönü olmuştu. Ankara yönetimi artık Ethem Bey’i gözden çıkarmış gibi görünüyor, çeşitli taktiklerle onun önünün kesilmesi için farklı entrikalar çeviriyordu. Bunun en büyük mimarlarından biri de ismet İnönü’nün ta kendisiydi. Sık sık ikisi arasında anlaşmazlıklar çıkıyor, Ethem Bey işleri Mustafa Kemal ile çözmek istiyor fakat İsmet İnönü buna izin vermiyordu. Ankara Hükümeti artık güçlüydü ve kendine rakip istemiyordu. Öte yandan Ethem Bey, bazı komutanların da alehinde propaganda yaptıklarını daha sonra öğrenecek fakat iş işten geçmiş olacaktı. Burada en büyük sorun Ethem Bey’in politika bilmemesi, bir asker gibi hareket etmesi sonucu düşman kazanmış olmasıydı. 

Kısacası şöyle de denebilir: ne zaman ki isyanlar ortadan kalktı, merkezi otorite güçlendi, her şey kontrol altına alınabilir hale geldi, o zaman Ethem ve benzeri milis komutanlar tasviye edilmek istendi. Bu komutanlar da dolayısıyla isyancı durumuna düşmüş oldular. Aslında bu durum düzenli orduya geçip geçmemekten ziyade, kendilerini kullanılıp atılmış hisseden eski komutanların küskünlüklerinin dışa vuruluş haliydi. Süreç düzgün bir şekilde idare edilebilseydi bu tür sorunlar ortaya çıkmazdı. Sorun bir mücadeleydi ve bu mücadelenin kazananı olacağı gibi kaybedeni, bedel ödeyeni de olacaktı. Nitekim böyle de oldu.

Sorun bir liderlik mücadelesiydi ve Ethem’in yükselen prestijinden kurtulmak gerekiyordu.
Artık Kuvayı Seyyare Batı cephesine bağlı bir kol görevine indirilmiş, Ethem Bey de İsmet İnönü’nün emrine girmek zorunda kalmıştı. Bu durum Ethem Bey ve çevresindekiler için kabul edilebilecek bir durum değildi ve kabul de görmedi. Böylece bu sorun büyüdü ve bir çatışma durumu söz konusu olmaya başladı. Fakat Ethem Bey’den ziyade asıl sorun olarak Ethem Bey’in kardeşlerinin sıkıntı yarattıklarını ortaya koyan Ali Fuat paşa, Mustafa Kemal’e dert yanmıştır. Kaynakların bir kısmı Ethem Bey’i kardeşleri olan Reşit Bey ve Tevfik Bey’in doldurduğunu yazarlar. Tüm bunlar olurken TBMM’de gizli bir oturum yapılır ve EthemBey ve kardeşlerinin hükümete kafa tutmaları ve verilen emre itaatsizlikleri konusuMustafa Kemal tarafından aktarılır ve aynı gün genel kurmay başkanlığı tarafından Ethem’in Kuvayı Seyyare komutanlığından azledildiği batı cepresi komutanlığına bildirilir.
Böylece bundan sonra kahraman Ethem Bey bir anda hain Çerkes Ethem olarak anılmaya başlanır.. Ne yazık ki bu durum Türkiye’de yaşayan tüm Çerkeslerin üzerine kalmış ve günümüze kadar tüm Çerkeslerin üzerine büyük bir yük binmesine sebep olmuştur.

Özellikle okullardaki okutulan kitaplarda hepimiz kendimizi kötü hissettik ve bu durum düzelene kadar da tüm Çerkesler kendilerini kötü hissedecekler. Bu durumun Türkiye cumhuriyeti devleti tarafından ivedilikle düzeltilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak Ethem Bey asla Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanet etmemiş, birliklerini Batı cephesine bırakarak hasta olması münasebetiyle Yunanistan’dan sadece geçiş hakkı istemiş, Yunanistan’dan geçip Hollanda’da bir hastahanede tedavi olduktan sonra Ürdün/Amman’a yerleşmiş. Orada davatana hasret bir şekilde vefat etmiştir.

Yüzellilikler içinde yer alan Ethem Bey ve kardeşleri ne yazık ki haksızlık karşısında zorunlu bir sürgün daha yaşamak zorunda kalmışlardır. Aslında Ethem Bey Çerkes’ten daha çok Türkçüydü. Ethem Bey olsa olsa Çerkeslerin haini olabilir. Buna da tarihi belgeler açıldıktan sonra karar verilmelidir. Yoksa asla Türklerin haini değildir. Has be has Türk milliyetçisidir. Bir tek kurşun atmayan, Türk kanı dökmeyen biri nasıl olur da hain olur? Başka bir değişle, Çerkesleri Türkiye cumhuriyeti devletinin kurulması için idam eden, ağaçlarda sallayan biri nasıl olur da hain Çerkes Ethem olur.
Ben bu çelişkiyi çözemedim.

Tüm bilgiler ışığında karar sizlerin…  

Pınar ERSOY KORKMAZ
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104